22 Haziran 2012 Cuma

ADNAN OKTAR HEM ANADAN HEM BABADAN YAHUDİDİR İFTİRASINA CEVAP!!!

Sayın Adnan Oktar'ın şeceresi yıllardır ortadadır. Buna rağmen bazı karanlık çevreler, sözde halkın gözünde Adnan Oktar'ı küçültmek ve Harun Yahya eserlerinin dinsizliği yok edici etkisini yok etmek amacıyla Sayın Oktar'a Yahudilik iftirası atmaya başlamışlardır.

20-30 yıldır böyle birşey söylenmezken birden bire bu şekilde bir iftirayı gündeme getirmekle aslında bu karanlık çevreler Sayın Adnan Oktar'a bilmeden destek olmaktadırlar. Çünkü böylesine saçma iftiralar Türk Halkına, Sayın Adnan Oktar'ın gerçekten önemli bir mücadele yaptığı ve engellenmek istediği izlenimini vermektedir.

AKIL VE MANTIK DIŞI İFTİRA :"Adnan Oktar'ın babası Habib Gerez'dir. Habib Gerez ressam,şair ve hahamdır. Habib Gerez kadim bir arap yahudisidir. Adnan Oktar'in annesi ise Sami Günzberg'in kardeşi Hani'dir. Sami Günzberg bir alman yahudisidir ve Osmanlı sarayında dişçilik yapmıştır. Yani Adnan Oktar hem anadan hem babadan yahudidir. Kadıköy adliyesine başvurup soyismini değiştirdi Adnan Gerez oldu Adnan Oktar."

CEVAP: Değerli kardeşilerimiz.

Allah (c.c.) Hucurât suresinin 6. ayetinde "Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse,bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın." buyurmaktadır. Ancak,iman eden ama hasedini imanının önüne geçirmiş kardeşlerimiz de var maalesef. Bunlar iddiada bulunanların iddialarını dinlerler ama delil getirmesini asla istemezler. Halbuki bir müslümanın başka bir müslümana düşman olmasını isteyen kişiden delil getirmesini istemesi ve delil getiremeyince de nur suresi 12. Ayetin emri gereği "Bu,apaçık bir iftiradır' demeleri gerekmez miydi?"

Adnan Oktar'ın Annesinin adı Mediha,babasının adı Yusuf'tur. Babasını küçük yaşta kaybetti. Bütün seceresi ortadadır. Kendisi Kafkas Seyyididir. Bu iftirayı atan belki de kendi seceresini saymıştır.

Sülalesinde yahudi de olabilirdi. Bu hiç bir şey değiştirmezdi. Peygamberimizin hanımı Hz. Safiye'de Hayber'li bir yahudi idi. Irkçılık haramdır. "Arabın arap olmayana üstünlüğü yoktur."(Hadis-i Şerif) Selam ve dua ile...
___________________

Sn. Adnan Oktar'in Şeceresi =

1. Adnan Oktar (1956)

2. Yusuf Oktar (Arslan) (Evlilik cüzdanında ismi bu şekilde geçmektedir. Arslanoğlu soyundan gelmektedir. )(1907,Türkiye doğumlu)

3. Ömer,Haci Yusuf oğlu,1859 (Kafkasyada yaşadı. Bestau (Beş Dağ) şehri civarlarında,ama 1902 yılında Bala'ya geçtiler)

4. Hacı Yusuf,Beslen oğlu,1841. 1902 yılında Hac farizesini ifa etmek üzere eşi Koşhan ile Kafkasya'dan Osmanlı İmparatorluğuna,ordan da Meke'ye geldi ve orda vefat etti.

5. Beslen (Beyarslan) Aslanov,1780-90 doğumlu. (1886 yılın nüfus sayımı sırasında Bestau (Beş Dağ) şehrin civarlarında üç kardeş Beslen,Murzabek ve Aslanbek Arslanov'lar aileleriyle yaşıyorlardı.)

6. Musoust,Kasay soyundan.

7. Aslan-Hacı,1713,Kasay ailesinden,Bestau dağlarında (Stavropol civarı) yaşıyorlardı,halk arasında seyyit olduğu biliniyordu.

8. Musal,Sultanoğlu,1651,

9. Sultan Murat,Kasay oğlu,1622-1643,Nugay hanlığı dağıltıktan sonra Kasay soyunun başkanıydı. Rus çarı Mihailin büyük elçisi kont Beloselskiy ile konuşması sırasında,“Nugay hanlığının eski büyüklüğü artık kalmadı” diyerek “Ben kendi soyumla Çerkeslerin topraklarına Kafkaslara geçmek istiyorum” diye söylemişti (Rusya Eski El yazmaları arşivi,yıl 1640)

10. Kasay,Islamoğlu,1610-1627,Şimdiki Pyatigorsk (Stavropol civarı) şehri civarında kendi çiftlikleri vardı. Seyyid olduğu biliniyor.

11. İslam,Sayit Ahmet oğlu

12. Seyit Ahmet Muhammed oğlu,Nugay Hanlığının hani,Han tahtına 1584 yılında geldi. 1587 yılında şehit edildi.

13. Din Muhammed,Ismail oğlu,Nugay Hanlığının hanı,erken yaşında öldü.
Sonra da tahta kardeşi olan Seyit Ahmed geçti. 1563 ile 1578 arasında Nugay Hanı olarak tahta kaldı.

14. İsmail,Musa oğlu,1544 yılında Nugay Hanlığı’nın hanıydı. Bazı kayıtlara göre 100,000 kişiye kadar ordusu vardı,1563 yılında vefat etti.

15. Musa,Vakkas oğlu (1472-1502) Nugay Hanlığının kurcularından biri ve uzun yıllardır Nugay hanlığının Hanı olmuştur. 1504 yılında vefat etti.
Nugay Ordusunun siyasi bir güç hale gelmesini sağlayan kişi,tarihi belgelere göre,Deşt-i Kipcak Hakimi ismiyle de tanınır.

16. Vakas,Nuretdin oğlu,Beylerbeyi,(1428-1440) 1447-48 yıllarında savaş meydanında şehit edildi.

17. Nuretdin,Egidey oğlu,Sadr-et Din Ahmed'in soyundandır. 1412 veya 1419 yılında daha babası hayattayken savaş meydanında vefat etmiş. Mezarı Altın Orda başkendi Saraycık şehrinde.

18. Edige,Kutlu Kiya oğlu,1376,Cengiz Han soyundan olan Altın Orda Hani Tohtamıs yaninda berlerbeyi idi,yani emiriydi. 1419 yılında – “Biz Türkler,Moğollardan bağımsız hükümdarlık olalım” diyerek Nugay Tatar Hanlığını kurmak için Tohtamıs Hanından izin istedi. (1419 yılında Rus arşivlerinde bu kişinin seyid olduğuna dair kayıt vardır) 1411 veya 1419 yılları savaş meydanında Yayık nehrinde vefat etti. Rusya tarihinde çok meşhur bir şahıstı. Tarihi kayıtlara göre antropolojik olarak Moğollarla bir alakası yoktu,esmer ve siyah saçlı idi. Kendisi de arsiv belgelere göre Altın Orda hani Tohtamış’a Kureyş soyundan olduğunu ve Peygamber soyundan geldiğini ilan etmişti. Edige'nin bu iddiası XVII-XIX. yüzyıllarından gelen birçok el yazmasında ve belgede kayıtlıdır. Yezdi,Şeref-et-din Ali (1431),Kadir Alibek (1602),Abu-l Gazi (1603-1664),Ubaydullah al-Horezmi (1719)

19. Kutlu Kıya,Kadir-kiya oğlu,Kumkent şehrinde doğdu ve babası vefat ettikten sonra Kumkent’in hükümdarı oldu.

20. Kadir-kiya,İslam oğlu,Ural ile Volga nehri arasında doğmuştur.

21. İslam-kiya,Karapci oğlu,(İsimlerde olan kiya eki Nugaylarda bir kişinin seyyit olduğunu gösteren ektir. (De Weese,Islamization of Golden Horne)
Yaşadığı yerler yine Volga nehri ile Ural nehri arasında Türk topraklarıdır,yani Altın Orda toprakları.

22. Karapci,Terme oğlu,Kumkent'de yaşıyordu,(Güney Kazakistan)

23. Terme,Sadr-et Din Ahmed,Altın Orda'da yaşıyordu,Kumkent şehrinde.

24. Sadr et-Din Ahmed (Baba Tuklis),Sadr-et Din Ahmed'in tebliğiyle Altın Orda Hanı Özbek Han İslamı kabul etmiştir ve bu tarihten sonra Altın Orda,İslam devleti haline gelmiştir,1312

25. Sultan Celal-et Din,Osman oğlu,Konstantinopolde yaşamıştır. 1638 tarihli arşiv kayıtlarına göre Sultan Celaletdin’in 2 oğlu vardı,biri Edhem,diğeri de Sadr-et Din’dir.

26. Sultan Usman,Medinelidir.

27. Abu'-l Hakk veya Abd el Hakk,Medine'de yaşamıştır.

28. Sultan Sadak,Hatay Hükümdarı

29. Sultan Salim Abu Halife,Hatay Hükümdarı

30. Sultan Abu-l' As,Hatay Hükümdarı

31. Sultan Mevlud,Sarsareh hükümdarı (Bağdad Halifeliğinde büyük ticari bir şehirdir)

32. Sultan Qaydah veya Kaida,Sarsareh hükümdarı

33. Sultan Veled,Sarsareh hükümdarı

34. Sultan Haled,Sarsareh hükümdarı

35. Sultan Hurmuz,Mısırda

36. Sultan Ka'b veya Kegap b. Muhammed,Şam hükümdarı

37. Muhammed ben Ali ben Abu Talip ibn al-Hanafiyah,Medine'de yaşadı.

38. Hz Ali ve eşi,Hanefi kabilesinden (Hz. Ali'nin lakabı Allah'ın Arslanıdır. Arslan soyadı bu lakaptan gelmektedir)

39. HZ. MUHAMMED (sav)

Şecere silsilesinin faydalanıldığı ilmi kaynaklar aşağıdadır:

1. Devin De Weese,Islamization and Native Religion in the Golden Horde (Baba Tukles and Conversation to Islam in Historical and Epic Tradition),1956,1994 Pennsylvania S.U.,USA
2. Prof. Trepavlov,Nugay Hanlığının Tarihi,15.-18. yüzyıl,Moskova,2001.
3. Kadırgalı Jalayir,Orta Asya ve Desti-i Kipchak Destanlarında Secereler Derlemesi,Alma-ata,1997
4. Tadhkirah’ı Tahir-i İshan,Ubeydullah Al Horezmi’nin 1719,farsça çeviri.
5. ‘Abd-al-Gaffar Kırımi,Sajarat al-atrak,1757,farsça çeviri.

Ayrıca yararlanılan kaynaklar:

6. B. Kochekayev,Nugay-Rus İlişkileri 15.-18. yüzyıl,Alma-ata,1988
7. B. Kochekayev,Nugayların Soyal Yapıları,19.-20. yüzyıl,Alma–ata,1969
8. Prof. Bolshakov O.G. Halifelik Tarihi,3 cilt,Moskova,1993
9. Chokan Valihanov,Kazak Tarihi,cilt 1,Alma-ata,1963
10. G. Ananyev,Kara Nugayları Tarihi Belgeleri ve Efsaneleri,1900,Tiflis
11. M. Osmanov,Nugay ve Kumik El Yazmaları,Sankt-Petersburg,1883

*Rusya Federasyonu Stavropol Federal Arşivi'nde yer alan,17 Temmuz 1827 tarihli orjinal belgenin fotokopisi. Arşiv No:48,Cilt 2,Dosya No:853

Bu tarihi belgede,Kara Nogay ve Yediskul bölgesinde yaşayan Nugay Seyyidlerinin kimlikleri ve aileleri hakkında bilgiler mevcuttur.

Bu bilgiler bir liste halinde düzenlenmiş olup listelerde 3. sırada Adnan Oktar (Harun Yahya)’nın dedesinin dedesi olan Beslen Arslan ve ailesinin kaydı bulunmaktadır. Adnan Oktar’ın dedesi Ömer bey Kafkasya’da doğmuş,1902’de Ankara Bala kasabasına yerleşmiştir. Ömer Bey’in babası Hacı Yusuf,Hacı Yusuf’un babası ise Rus arşivlerinde seyyid olarak kaydı bulunan Beslen Arslan (Kasayev)’dır.

Adnan Oktar’ın babasının ismi resmi kayıtlarda Yusuf Oktar Arslan olarak geçmektedir. Arslan soyadı,Rus kaynaklarında da yer almaktadır.

SAYIN ADNAN OKTAR SECERESININ DETAYLARINI AÇIKLIYOR VIDEO: 






ADNAN OKTAR'IN RESIMLI BELGELI SECERESI >>>
Kara Nogay ve Yediskul Bölgesinde yaşayan Nugay seyyidleri hakkında isim soyadlarıyla ve aile mensuplarıyla ilgili bilgiler 
Rusya Federasyonu Stavropol Federal Arşivi'nde yer alan, 17 Temmuz 1827 tarihli orijinal belgenin fotokopisi, Arşiv No: 48, Cilt 2, Dosya No: 853. Bu tarihi belgede, Kara Nogay ve Yediskul bölgesinde yaşayan Nugay Seyyidlerinin kimlikleri ve aileleri hakkında bilgiler mevcuttur. Bu bilgiler bir liste halinde düzenlenmiş olup listede 3. sırada Adnan Oktar'ın dedesinin dedesi olan Beslen Arslan ve ailesinin kaydı bulunmaktadır. Adnan Oktar’ın dedesi Ömer Bey Kafkasya’da doğmuş, 1902’de Ankara Bala kasabasına yerleşmiştir. Ömer Bey’in babası Hacı Yusuf, Hacı Yusuf’un babası ise Rus arşivlerinde seyyid olarak kaydı bulunan Beslen Arslan (Kasayev)’dır.

 

Kişi ve Ailesi
Erkek
Kadın
1. Nugay Kaplanov ve ailesi
4
3
2. Yusuf Ali Aysoltanov ve ailesi
2
5
3. BESLEN ARSLAN KASAYEV VE AİLESİ
2
4
4. Han Muhambet İsmailov ve ailesi
3
-
5. Muhambet Kantemirov ve ailesi
8
9
6. Mengligirey Tilenchiyev ve ailesi
3
-
7. Yanseyit Abdullayev ve ailesi
2
4
8. Gazı İnal Batırburzayev ve ailesi
5
7
9. Hayati Ahmetov ve ailesi
3
3
10. Nemin Yasenbi Adjiyev ve ailesi
8
5
11. Alibey Mamayev ve ailesi
3
3
12. Musousov ve ailesi
2
3
13. Alibek Soltanaliyev ve ailesi
4
-
14. Bekmurza Karamurzayev ve ailesi
3
2
15. Aslangirey Temirhanov ve ailesi
3
3
16. Alibey Temirov ve ailesi
2
3
17. Ali Mamayev ve ailesi
3
1
18. Beymurza İsterekov ve ailesi
4
3
19. Tausultan Temirhanov ve ailesi
7
-
20. Mamay Arslanov ve ailesi
1
-
21. Magomet Utepov ve ailesi
3
3
TOPLAM KİŞİ SAYISI
75
61

Adnan Oktar’ın babasının ismi resmi kayıtlarda Yusuf Oktar Arslan olarak geçmektedir. Arslan soyadı, Rus kaynaklarında da yer almaktadır.

SAYIN ADNAN OKTAR'IN ŞECERESİNİ BURADAN OKUYABİLİRSİNİZ>>> 

Sayın Adnan Oktar'ın İlkokul yıllarına ait bir resim



Sayın Adnan Oktar 1956 yılında Ankara'da doğdu ve lise eğitiminin sonuna kadar Ankara'da yaşadı. İslam ahlakına olan bağlılığı lise yılları boyunca çok güçlendi. Bu dönemde büyük İslam alimlerinin hemen tüm eserlerini okuyarak, İslam hakkında derin bilgi edindi. Yine bu yıllarda, İslam ahlakını tüm insanlara anlatmaya ve onları doğruya ve güzele davet etmeye karar verdi.

1979 yılında, binlerce kişi arasından üçüncülükle girdiği Mimar Sinan Üniversitesi'nde eğitimine devam etmek üzere İstanbul'a taşındı. Sanatı, Allah'ın üstün yaratışının bir tecellisi olarak gören Sayın Oktar, resim yapma konusunda çocukluğundan beri yetenekliydi ve zaman zaman sürrealist tablolar yapardı. Arkadaşlarına hediye olarak verdiği çok sayıda tablosu bulunmaktadır. Ayrıca, Allah'ın sanatının birer tecellisi olarak gördüğü hayvanlara, bitkilere ve çiçeklere de özel ilgisi bulunan Sayın Adnan Oktar'ın, bahçe bakımı, iç mimari ve dekorasyon, ilgilendiği alanlar arasındadır.


MİMAR SİNAN ÜNİVERSİTESİ'NDEKİ YILLARI

Nisan 2007
Sayın Adnan Oktar Mimar Sinan Üniversitesi'ne girdiği dönemde üniversite, çeşitli illegal Marksist-komünist organizasyonların etkisi altındaydı. Hem akademisyenler hem fakülte görevlileri hem de öğrenciler arasında saldırgan ateist ve materyalist akımlar hakimdi. Hatta, öğretim üyelerinin bir kısmı, derslerinde konuyla bağlantısız olmasına rağmen hemen her fırsatta materyalist felsefe ve Darwinizm'in propagandasını yapıyorlardı.

Sayın Adnan Oktar, dini ve ahlaki değerlerin saygı görmediği ve neredeyse bütünüyle reddedildiği, materyalist görüşün kontrolündeki bu ortamda, çevresindeki insanlara Darwinizm'in geçersizliğini, Allah'ın varlığını ve birliğini anlatmaya başladı. Üniversitenin bitişiğindeki Molla Camii'nde açıkça namaz kılan tek kişiydi.

SAYIN ADNAN OKTAR'IN KENDİ ANLATIMIYLA MİMAR SİNAN YILLARI >>> 
  

Kasım 2006
Annesi Mediha Oktar'ın da anlattığı gibi, bu dönemde Sayın Adnan Oktar gecede sadece birkaç saat uyuyor, zamanını okuyarak, notlar alarak ve dosyalar tutarak geçiriyordu. İçinde Marksizm, Leninizm, Maoizm, komünizm ve materyalist felsefe konulu temel kitapların da yer aldığı yüzlerce eser okumuş ve hem klasik hem de nadiren okunan kitaplar üzerinde detaylı çalışmalar yapmıştır. Ayrıca, bu ideolojilerin sözde bilimsel temelini oluşturan evrim teorisi üzerine geniş çaplı araştırmalar yapmış, bu bilim dışı teorinin açmazlarını gözler önüne seren bilgi ve belgeler toplamıştır. Allah'ın inkar edilmesine dayalı olan bu batıl felsefe ve ideolojilerde yer alan çıkmazlar, çelişkiler ve aldatmacalar konusunda çok detaylı bilgi derleyen Oktar, bu bilgi birikimiyle insanları gerçeğe ve doğruya davet etmiştir. Üniversitedeki öğrenciler ve öğretim üyeleri de dahil olmak üzere herkese Allah'ın varlığını, birliğini ve Kuran ahlakını anlatmıştır. Okul kafeteryasında, koridorlarda ya da ders aralarındaki sohbetlerde, materyalizmin ve Darwinizm'in aldatmacalarını, bu ideolojilerin kaynak kitaplarından direkt alıntılar yaparak açıklamıştır. Sayın Oktar'ın bu kültürel çalışmaları büyük etki oluşturmuş, bazı öğretim görevlileri de dahil olmak üzere, çok sayıda kişinin ideolojik yapısında ve inançlarında olumlu değişiklik olmuştur.

Sayın Adnan Oktar, özellikle materyalizm ve ateizmin dayanak noktası olan evrim teorisinin çökertilmesi konusuna özel önem vermiştir. Zira, Sayın Oktar Darwinizm'in ilk ortaya çıktığı tarihten itibaren, ateist ve materyalist akımlar tarafından sahiplenildiğini görmüştür. Günümüzde de halen aynı çevreler tarafından ideolojik kaygılarla savunulduğunun ve ayakta tutulmaya çalışıldığının farkında olan Sayın Adnan Oktar, Darwinizm'in çökertilmesinin, söz konusu akımlar için büyük bir yenilgi anlamına geleceğini düşünmektedir.

DARWİNİZM'İ ÇÖKERTEN İLK KİTAPÇIK

İşte bu amaçla Sayın Adnan Oktar, öncelikli olarak yüz yılı aşkın bir zamandır insanları etkisi altına alan ve onları din ahlakını yaşamaktan uzaklaştıran bu aldatmacanın geçersizliğini ispatlama konusundaki çalışmaları üzerine yoğunlaştı. Oktar, sözde bilim adına ortaya çıkan Darwinizm'in gerçek yüzünü ortaya koymanın en etkili yolunun yine bilimin kendisi olduğunu düşünüyordu. Bu anlayışla, geniş çaplı araştırma ve çalışmalarının bir özeti olan Evrim Teorisi isimli bir kitapçık çıkardı. Bu kitapçığın tüm masraflarını ailesinden kalan gayri menkulleri satarak kendisi karşıladı. Ardından, bu kitapçığı üniversite öğrencilerine bedava olarak dağıtmaya başladı.

Ağustos 2005


Bu kitapçık, evrim teorisinin hiçbir bilimsel değeri olmadığını ve bir aldatmacadan ibaret olduğunu gösteren kapsamlı bir çalışmaydı. Bu çalışmayı okuyan ve Sayın Adnan Oktar'la konuşan birçok kişi evrim teorisinin bilimsel bir geçerliliği olmadığını açıkça anlıyordu. Sonuç olarak, hiçbir canlının tesadüfler sonucu var olamayacağı, kainatı ve içindeki tüm canlıları Yüce Allah'ın yarattığı bilimsel, açık ve anlaşılır bir üslupla ispat ediliyordu. Yine de, materyalist düşünceye körü körüne bağlı bazı öğrenciler -gerçeği net olarak görmelerine rağmen- inkardaki kararlılıklarını açıkça ifade ediyorlardı.

Dahası üniversitedeki bazı militan öğrenciler, faaliyetlerini durdurmadığı takdirde hayatını riske atacağını söyleyerek Sayın Oktar'ı açıkça tehdit ediyorlardı. Tüm bu baskı ve tehditler, Sayın Oktar'ın Allah'a olan bağlılığını ve kararlığını daha da artırdı. Materyalist ve ateist çevrelerin sert reaksiyonları ve endişeleri Sayın Adnan Oktar'ın doğru yolda olduğunun en önemli delillerinden biriydi.

Terörün hüküm sürdüğü, ateist ve materyalist akımların hakimiyeti altındaki bir üniversitede dindar bir insanın istediği şekilde fikrini anlatması ve inançlarını savunması şüphesiz son derece zordu. O yıllarda Türkiye'de pek çok genç insan, ideolojik gerilimler yüzünden acımasızca katledilmekteydi. Bu şartlar altında Sayın Adnan Oktar, Allah'ın varlığını, birliğini ve Kuran'ın doğruluğunu açıkça tebliğ ediyordu. Hiç kimsenin inançlarını açıklamaya dahi cesaret edemediği bir okulda, karşılaştığı tepkiler ve tehditlerden asla yılmadan, düzenli olarak Molla Camii'ne giderek namaz kılmaya devam ediyordu.
MİMAR SİNAN ÜNİVERSİTESİ'NDE DİN

AHLAKININ YAYILMAYA BAŞLAMASI

Sayın Adnan Oktar Mimar Sinan Üniversitesi'nde İslam ahlakını anlatmaya başladığında yalnızdı. Üç yıldan fazla bir süre görüşlerini destekleyen kimse olmadı. Ancak bu durum onun kararlılığını değiştirmedi. Tek dostunun Allah olduğunu biliyor ve tüm bunları sadece Allah'ın rızasını kazanmak için yapıyordu.


Ağustos 2007

Tüm zamanını, enerjisini ve imkanlarını sadece tek bir amaca vakfetti: Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanabilmek ve din ahlakını tüm insanlığa anlatmak...

1982 yılında, ilk kez, yine Mimar Sinan Üniversitesi'nde okuyan birkaç genç, Sayın Adnan Oktar'ı fikri mücadelesinde onun yanında yer almaya karar verdiler. Aradan aylar, yıllar geçtikçe, bu fikirleri benimseyen gençlerin sayısı arttı. Adnan Oktar'ın bu gençlerle yaptığı sohbetlerin konuları arasında vatan ve millet sevgisi, büyük önder Atatürk'ün izinde yürümenin önemi, yaratılışın delilleri, Peygamber Efendimiz (sav)'in örnek ahlakı, Kuran'da Rabbimiz'in bildirdiği ahlaki değerler ve materyalizmin, ateizmin ve Darwinizm'in geçersizliği yer alıyordu. Bu dönemde ve bundan sonraki hayatı boyunca da Sayın Adnan Oktar pek çok insanın iman etmesine ve din ahlakına uygun yaşamasına vesile oldu.



Eylül 2007

İLK KARALAMA KAMPANYASI VE AKIL HASTANESİNDE İŞKENCE
 Sayın Adnan Oktar'ın Bakırköy Akıl Hastanesi'nde kaldığı yıllara ait bir resim

Sayın Adnan Oktar'ın Darwinizm, materyalizm ve ateizm aleyhine yürüttüğü fikri çalışmalar bir süre sonra daha geniş çevrelerden de tepki almaya başladı. Sayın Oktar'ın milliyetçi ve mukaddesatçı çalışmalarından rahatsız olan bazı çevrelerin etkisiyle, aleyhinde büyük bir komplo kuruldu. Bu komplo, Sayın Adnan Oktar'ın büyük yankılar uyandıran Yahudilik ve Masonluk adlı eserini yazıp yayınladığı günlere denk gelmektedir.

1986'nın yazında Sayın Adnan Oktar, "Türk Kavmindenim, İslam Milletindenim" sözlerinden ötürü hiçbir haklı hukuki gerekçe olmadan tutuklandı. Bu ifade bir gazetede yayınlanan bir röportajda yer almıştı. Aynı dönemde çeşitli yayın organlarında, yukarıda ifade edilen çevrelerin etkisiyle, birtakım yalan haberler, mesnetsiz bilgiler ve iftiralar yer almaya başladı.
Sayın Adnan Oktar önce tutuklandı ve cezaevine kondu. 9 ay boyunca tekli hücrelerde tecrit edilerek tutuldu. Daha sonra Adli Tıp’ta 40 gün ayağından yatağa zincirlenerek geçirdi. Sonra Bakırköy Akıl Hastanesi'ne nakledildi ve akıl sağlığı yerinde olmadığı iddiasıyla müşahade altına alındı. Hastanede, en tehlikeli hastaların bulunduğu "14A" koğuşunda tutuldu. 300 akıl hastasının olduğu 14A koğuşu, Abdülhamit döneminden kalma taş bir binanın içerisindeydi ve bu koğuşa birkaç kilitli demir kapıdan geçilerek gidiliyordu. İçerisi oldukça bakımsız, izbe ve pisti. Bu ağır hastaların arasında cinayet çok sıradan bir olay olarak görülüyordu. Sayın Oktar'ın burada bulunduğu süre içerisinde, 7 cinayet işlendi.
  

Üstelik böyle bir şuur bulandıran ilaçlar kendisine zorla verildi. Kendisini ziyaret etme ve görme imkanı bulanlar, Sayın Oktar'ın bu dönemde de kararlılığını ve şevkini hiç kaybetmediğine şahit oldular. Onları İslam ahlakına davet edeceği düşünülerek, doktora öğrencilerini, hemşireleri ve hatta doktorları bile görmesine izin verilmiyordu. Bir süre sonra yakınları ve arkadaşlarıyla da görüşmesi yasaklandı. Hatta, telefon görüşmesi bile yapmasına müsaade edilmiyordu. İlmi faaliyetlerini durdurmadığı takdirde hayatı boyunca hastanede kalacağına dair tehdit edildi. Bazı kesimlerden Yahudilik ve Masonluk kitabını basmaktan vazgeçmesi için yoğun baskılar gelmeye başladı. Eğer kitabı basmaktan vazgeçerse, hemen hastaneden çıkabileceği, yaşamının bundan sonrasını refah içinde geçirebileceği gibi teklifler geldi. Kitabın tüm dosyalarını vermesi karşılığında, büyük maddi imkanlar teklif edildi. Ancak, kendisi tüm bu teklifleri geri çevirdi, baskı ve tehditlerden yılmadı. Tam tersine bu yaşadıkları, onun kararlılığını daha da arttırdı.
SAYIN ADNAN OKTAR'IN ANLATIMINDAN AKIL HASTANESİ DÖNEMİ >>>

Sayın Oktar hapishanede ve akıl hastanesinde toplam 19 ay tutuldu ve sonra savcılığın, "ifadelerinde suç unsuru bulunmadığını" belirtmesiyle beraat etti ve mahkemece serbest bırakıldı.

Sayın Adnan Oktar’a Gülhane Askeri Tıp Akademisi tarafından verilen akıl sağlığının yerinde olduğunu belirten "SAĞLAM" raporu ise basında hiçbir yerde duyurulmadı. Sayın Adnan Oktar 20 yıl akıl hastası olarak kamuoyuna tanıtıldıktan sonra akıl sağlığının yerinde olduğu Askeri Hastane raporuyla açıklandı.


SAYIN ADNAN OKTAR'IN AKIL SAĞLIĞININ YERİNDE OLDUĞUNU GÖSTEREN GATA RAPORU İÇİN BAKINIZ >>>

Sayın Oktar'ın Darwinizm'in nasıl büyük bir aldatmaca olduğunu gösteren çalışmaları bu dönemde de sürdü. 1986'da Darwinizm'in iç yüzüyle ilgili tüm değerli araştırmalarını Canlılar ve Evrim kitabında topladı. Bu kitap bilimsel kaynakların ışığında evrim teorisinin açmazını gösteren bir kaynak eser olarak yıllarca tek referans olarak kullanıldı.

Ağustos 2007